“Gerçeğin
gücüyle yaşadığınız sürece, kainatı bile fethedebilirsiniz.”[1]
Bağlantısızlar Hareketi
3 No’lu bildiri
Eylül 2017
“Herkes
biliyor, geminin su aldığını,
Herkes biliyor, ‘kaptanın’ yalan söylediğini
Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu...”
Herkes biliyor, ‘kaptanın’ yalan söylediğini
Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu...”
Leonard
Cohen
Son yaptığımız 2 No’lu açıklamamızın
üzerinden aylar geçti. Beşinci kolcuların ve onların iplerini elinde tutan
odakların 2 No’lu açıklamamızın ardından bizi bulmak için olağanüstü
girişimleri, sanal hesaplarımıza yönelik saldırıları ve başta facebook’a ve
google olmak üzere yaptıkları ihbarlardan kaynaklı yaşanan güvenlik sorunundan dolayı
açıklamalarımız bugüne dek ertelenmiştir. Beşinci kolcuların tüm yaptıklarına
karşın dost da düşmanda bilsin ki; dünü bugüne, bugünü yarına taşıyanlar yitirdiklerinden dolayı yaralılar ama iç hançerlenmeye, ihanete ve
faşizme karşı halâ dövüşüyorlar!
2 No’lu açıklamamızın ardından geçen 6-7
aylık zaman dilimi içerisinde tarafların yazıp-çizdikleri ve birbirlerine
yaptıkları, bizim 1 ve 2 No’lu açıklamalarımızda ortaya koymaya çalıştığımız
anlayışlarını da fevkalade somutlamıştır. 6-7 aylık bu zaman dilimi görmek
isteyenler için gerçekleri son derece eşsiz ve net bir şekilde ortaya
çıkarmıştır. Açıklamaları yaptığımız ilk günlerde okuyanların bir bölümü söylediklerimize
tereddütle yaklaşmış olsa da, zaman bizi ve öngörülerimizi haklı çıkarırken beşinci kol kliği
ve ona 7.Konferanstan bu yana baston değneği olan suçlular kliğinin niteliğini ve kalitesini de ortaya
koymuştur. Herkes geriye dönüp henüz tüm bunlar yaşanmadan önce, bizim 1 ve 2
No’lu açıklamamızı yeniden okuduğunda bu gerçekliği daha iyi anlayacaklardır.
Başlarken şunu belirtelim; TKP/ML içinde
II.OPK mimarlarının ardından 7.Konferansta koalisyon yapan iki klik bugün bu
partiyi el birliği ile sistemin kucağına oturtturmuştur. Bu iki klikten biri
objektif olarak TKP/ML içinde konumlanmış beşinci
kol kliğidir. Diğeri ise bu kliğin gerçek niyet ve amacını bilerek veya
bilmeyerek çapsızlığıyla, ilkesizliğiyle, prensipsiz ve omurgasızlığından
dolayı bu kliğe baston değnekliği yaparak suç işlemiş suçlular kliğidir! Yazılarımızda da bunları “beşinci kol kliği” ve “suçlular
kliği” olarak ifadelendireceğiz.
Şuna da açıklık getirelim; henüz “suçlular kliği”ne ilişkin bir açıklama
yapmadık! Bu da “Beşinci kol kliği”nin
düz mantı(ksızlı)ğını ortaya çıkarmış ve
bizi “suçlular kliği”nin
“tarafı” saymıştır. Evet, henüz “Suçlular
kliği”ne ilişkin bir açıklama yapmadık, bunun nedenlerinden yalnızca biri: “Beşinci kol kliği” objektif olarak
sistemden beslenmektedir. Bu yüzden açıklamalarımızın ana gövdesini
oluşturmaktadır. Sistem ve onun uzantıları her zaman ilk ve esas hedefimiz
olmuştur, olmaya da devam edecektir. “Beşinci
kol kliği” sistemin istediği ve öngördüğü minvalde partimizi bölüp parçalamış,
kendilerinden sorulacak hesaplardan ise kaçıp kurtulduklarını sanmaktadırlar.
Bugüne dek partimizi parçalama pratiğini derinleştirip, Yunanistan da ki yaz
kampıyla da örgütsel hiyerarşilerini oluşturarak parçalamayı tamamladılar. Bu
zamana kadar da partinin enerjisini içte boğarak, enerjiyi gündem dışı şeylerde
tutarak sisteme üstün hizmetlerini başarıyla yerine getirdiler. Zira mevcut durumdan kim karlı çıkıyorsa, mevcut durumun
mimarı da odur! Partimizin
bu hale gelmesi kimin çıkarına olduğu ise çok açıktır! “Beşinci kol kliği” mevcut kaotik sürecin birincil önemde ki mimarı
olduğu için son iki açıklamamız bu klik üzerine olmuştur. Ancak “suçlular kliği”ne ilişkin
söyleyeceklerimizin de günü elbette gelecektir.
***
Beşinci kol kliğine göre biz neden “karşı-devrimci-ajan-perinçekçi”
yiz?!
“doğru yalnızdır,
yalan örgütlenmiştir...”
Yaşar Kemal
Beşinci kol kliği ve müritleri
hemen her açıklamalarında bize (daha doğrusu kendileri gibi olmayan herkese) “karşı-devrimci-ajan-perinçekçi”
diyerek beyhude çabalarla bizi ve yazdıklarımızı itibarsızlaştırma derdindeler.
Yazdığımız ve daha da yazacağımız gerçekleri, kendi misyonları olan “karşı-devrimci-ajan-perinçekçi”
öz kimliklerini bize bir gömlek gibi giyindirme uğraşı ve iftiralarıyla, yazdığımız
gerçekleri boşa çıkarma çabalarındalar. Her yazıları aynı zamanda seviyelerinin
de aynasıdır. Açıklamalarımıza yaptıkları hakaretlerden, adeta ağız ishaline
yakalandıklarını görüyoruz. Hepsini kendilerine iade ederken, kendi
seviyelerine bizi çekmeyi başaramayacaklarının da altını çizelim.
Bu yazıyı okuyan herkese
üzülerek belirtiyoruz ki, seviyesi ve niteliği bu kadar düşük bu apolitik kliklerle
yürütmekte olduğumuz bu dar ve sığ polemikler, felsefi, siyasi, politik ve
bilimsel nitelikten yoksundur. Bu apolitik kliklerle bu temelde tartışma
yürütmenin olanağı yok. Bir makine gibi günlük kirli ve karanlık haberler
yayan, planlar üreten, geçmiş suçlarını bunlarla kapatmaya çalışan bu bayları
teşhir ve deşifre etmeye, lümpen pratiklerine değinmekten işin bu kısımlarına
değinme şansımız ortadan kalkıyor. Siyasi ve politik damarı 7.Konferanstan bu
yana gerilettiler. Siyaseti ayak oyunları, kumpas ve komplo olarak algılayanlar,
üzerinde zemin buldukları kitleyi de aynı oranda şekillendirdiler ve bugün kitleleri
aynı yöntemlerle karşı-karşıya getirmektedirler. Bunun doğuracağı sonuç ise
gelecek kısa süreçte birçok insanın bu kirli politikalardan kaynaklı devrimci
safları terk etmesine neden olacaktır. Bu basit durumdan da görüleceği gibi,
hizmet edilen yer kitlelerin çıkarları, devrim ve demokrasi mücadelesi
değildir!
Aylardır iki kliğin ardı
ardına yaptığı “zorunlu açıklamalar” iki tarafın kalitesini ortaya çıkarırken,
taraftarlarının da niteliğini gözler önüne sermektedir. Kendisini “evinde
oturan ev kadını” olarak tanımlayan, aklı var fikri yok, başkasının kafasında
düşünüp kendi ağzıyla söyleyen müritleri dahi sosyal medyadan küfür, hakaret,
suçlama, deşifrasyon ve aşağılama muharebesine kendisini kaptırarak işi adeta
sosyal terapiye çevirmişlerdir. Üzerinde “açıklama” yaptıkları,
“tartışma-polemik” yürüttüklerini söyledikleri zemin, sol kelimelerle süslenmiş,
toplumun en geri, en seviyesiz, en pespaye ve en tortu kesimleri tarafından
yürütülen apolitik, dedikodudan başka bir şey değildir. Aylardır tüm bunları
okuyanlar bir tane felsefi, ideolojik, politik, bilimsel öğe üzerinde tartışma
yürüttüklerine, ayrılıklarını ve sorunları dayandırdıklarına rastlamış
mıdır?
Onca yıldır bir arada duran bu klikler, daha önce hiçbir şekilde sorun
olarak görülmemiş ve dile getirilmemiş olan konuları, bugün ‘ayrılık’ ve birer
‘bölünme’ gerekçesi olarak sıralamaya, kendi konumlanmasına uygun “politik”
gerekçeler üretmeye başlamışlardır. Bunu da “farklılık”, “teorik-politik ayrılık”
olarak kitlelere burjuva siyaset anlayışıyla ‘yutturmaya’ çalışarak süslü
kelimelerle yapma uğraşı içindeler.
***
Hatırlanacağı üzere, henüz hiç bir şey
gün yüzüne çıkmadığı dönemlerde 14 Aralık 2016 tarihinde 1 No’lu bildirimizle
TKP/ML içinde klikler arası bir çatışmanın olduğunu partimiz kitlesine ve devrimci-demokrat
kamuoyuna açıklamıştık. Bu açıklamamızda kaygılarımızı dile getirerek partiyi
bölmek istediklerini, böylece klikler suçları ve günahlarının hesabını kimseye vermeden
kurtulacaklarını umduklarını dile getirdik. TKP/ML kitlesine durumu anlatmak,
uyanık olmasını istemek, değerlerimizin bu klikler arasında paçavraya
çevrilmesini engellemek istemek “karşı devrimci-ajan-perinçekçi” olmamızın
birinci nedenidir! Çünkü kliklerin niyetlerini, çap ve kapasitelerini, amaç ve
hedeflerini teşhir etmiş, parti kitlesine ve devrimci-demokrat kamuoyuna
olabilecek ciddi sorunlar noktasında uyanık olmalarını istemiştik. Eğer biz 1
No’lu bildirimizle bunu yapmasaydık Beşinci kol kliği tarafından bilinçli
olarak kaosa çekilen sürecin bu puslu ortamı değerlendirilerek hedefine koyduğu
kişileri bugün dövdüğü gibi o gün katledecekti! Bugün dövme eylemleriyle şiddet
politikalarının niteliğinin değişimi; bizim 1 ve 2 No’lu bildiriler ile parti
kitlesini uyanıklığa, devrimci-demokrat kamuoyunu duyarlılığa çağırmamızla
olduğu bilinmelidir. Eğer o bildirilerle Beşinci
kol kliğinin gerçek kimliğini açıklamasaydık, bu klik kendi içinde ajite
ettiği tetikçilerine devrimci insanları vurduracaktı! Bildirilerimiz bu kliğin
uzun yıllardır sürece yayarak örgütleyip planladığı ama son 3-4 yıldır düğmeye
bastığı planları deşifre etmiştir. İşte “karşı devrimci-ajan-perinçekçi”
olmamızın diğer nedeni de budur! Soruyoruz, devrimcilere pusu atmak, linç
etmek, devrimci basını basıp işgal etmek, çalışanlarına şiddet uygulamak, dört
bir yana sözlü ve yazılı tehditler savurma ve daha nice karşı-devrimci tutum,
davranış, yöntem ve kültürü devrimci harekete enjekte eden “perinçek” değil
midir? Peki tüm bunları bugün kim uyguluyor? Biz mi siz mi? “Perinçek”ten
bahsederken devrimcileri gazetelerinde devlete jurnallediği yönüyle ele
alanlar, onun bu yöntemlerini ona taş çıkaracak şekilde harfiyen uygulayan
sizlersiniz.
Bunu eksikleriyle kısmen kaypakkayahaber.com
sayfası (bu sitenin son dönemlerde ki “yayın çizgisini” de doğru bulmadığımızı
peşinen belirtelim!) kamuoyuna yaptığı açıklamayla sıralamaya çalışmış. Bakın sizin
yüzlerce marifetlerinizden sadece bazılarını sıralayarak ne diyor bu sayfa; “(…) kendi
sosyal medya hesaplarında, birinin bunlar '' .... tek merkezden idare edildiği
çok açık olan'' (yani bunları polis yönetiyor demeye getirdiği bn) ve aynı
şahsın, '' Kaostan var olan, nemalanan, ....” gibi ifadeler kullanmasını, yine
bir başkasının kendi sosyal medya hesabından ''hizip başlarından biri Köln'de
biri Duisburg'ta kalıyor'', bir başka hesapta ''Köpekler, alçaklar, tek
kurşunluk canları var,'' diğer bir sosyal medya hesabında ''yeni Perinçekçiler,
sonunuz bunlar gibi olacak, onlara yapılan size de uygulanacak'' yine bir
başkasının ''Ermeni hizbi, Ermeni lobisi” keza daha da vahimi açıktan ''AF''
rumuzu kullanılarak isim deşifrasyonu yapan, komiteleri tek tek sayarak bu
komitelerde kaç kişinin yer aldığı, kimin ne olduğu vb. vb. söylem, ifade ve
suçlamaları yazan bu kişiler (…)”[2] İşte yüzlerce yaptığınız ihbar
ve deşifrasyonlardan sadece bazıları. Bunun üstüne bir de biz yaptıklarınızı
tek-tek sıralayıp listeyi uzatma derdinde değiliz. Zira sıralasak ne fayda
“yavuz hırsız ev sahibini bastırır” halindesiniz. “Benden farklı düşünen, benim
doğrumu kabul etmeyen, benim irademi tanımayan susturulmalıdır” anlayışıyla yürüttüğünüz bir başka
operasyon ise; nisan operasyonunda alınanlardan kimi yoldaşlarında içinde olduğu,
geçmişin emektar kadrolarına ilişkin kişilik yıpratması,
itibarsızlaştırma, kaldıkları adresleri en geri en sıradan insanlara dek
söyleyerek deşifre etme, insanların içinde hakaret edip, haysiyet cellatlığına
soyunmuş durumdasınız. Bunu yapan sizler bu yoldaşlarımızın düşman karşısında
gösterdiği tavrın binde birini dahi gösterememiş, dizleri üzerine düşmüş
kimselersiniz. Soruyoruz tüm bunları
yapan sizler mi “karşı devrimci-ajan-perinçekçi” yoksa
devrimci kamuoyunu ve Parti kitlemizi yapacağınız komplolara, işleyeceğiniz
cinayetlere, oynayacağınız oyunlara karşı uyarıp sizin bu planlarınızı boşa
çıkaran bizler mi?
Bahsedilen “Ermeni lobisi” ve “Rojava
hizbi” Nubar Ozanyan yoldaş ve onun gibi ömrünü mücadeleye vermiş, silah elde, zulmün
olduğu her coğrafyada cepheden cepheye savaşan yoldaşlardır. (Bu yoldaşlar
sizlerle 7.Konferanstan bu yana ittifak yapıp hata ve zaaflara düşmüş, sizlerin
önünü açmış olsalar bile) hiç tartışmasız devrimciler ve zulme karşı savaşarak silahlarının
arkasında ölüyorlar. Ya siz? Siz de Avrupa da en iyi arabalarınızla gezip,
Türkiye de hatlar katlar alarak bu insanlara dil uzatın ve bu yanınıza kalacak
öyle mi? Şefleriniz kırmızı şarap eşliğinde denizin ve antik sütunların tadını
çıkarıp Nubar ve diğer yoldaşlarımızın üyeliklerini, konumlarını yetkileri
olmamasına karşın “düşürsünler!”, siz de kendi ailenize dahi dürüst olamayacak
kadar küçük bir insan olun ama kalkıp ömrünü devrime adamış, elde silah toprağa
düşenlere dil uzatın öyle mi? Tabi ki yaparsınız, bu hadsizliğinizi
şeflerinizden alıyorsunuz.
Kafa-kol-çıkar ilişkileriyle,
halka ve devrimcilere karşı işlediğiniz ortak suçlar, sizi bir arada tutan
temel öğelerdir. Kirlenmişliğiniz bir arada kalmanızın ideolojik hamuru oldu.
İşlediğiniz suçlarınızdan dolayı birbirinize muhtaçsınız bu da sizin politik
birlikteliğinizi sağlıyor. 7.Konferanstan bu yana sizin gerçekliğinizi görüp
parti bünyesi içerisinde sizi deşifre etmek isteyen her kesim devrimci-komünist
antibiyotik etkisi yarattı. Birer mikrop organizmaları olan ve parti bünyesini
çürüten sizler, bu devrimci-komünist antibiyotik etkiler karşısında suçlarınız
ve ihanetlerinizden dolayı yargılanmamak için bir arada kalarak örgütsel
bütünlüğünüzü sağladınız. Gelinen noktada ise, devrimci-komünist
antibiyotiklere karşı iplerinizi yönetenlerin kurumsal desteği ile muazzam bir
bağışıklık kazandınız. Artık sizi ve içine çöreklendiğiniz partiyi hiçbir ilaç
iflah etmez.
***
Gerçekler arkalarından konuşulmasına pek aldırış etmezler. Biz 2 No’lu
bildirimizle gerçekleri ortaya koyduk. Siz bunlara “karşı devrimci-ajan-perinçekçi”
diyerek bizi suçlayıp, söylediklerimizi çarpıtmaya çalıştınız ve yazdıklarımızı
cevaplandıramadınız. Tıpkı uyguladığınız şiddet ve işgaller karşısında bir çok
devrimci-demokrat kurumların size karşı tavrına şiddeti inkar edip, sonra da
“karşı-eleştiri” adı altında saldırarak susturmaya çalıştığınız gibi bizi de
tehditlerinizle susturacağınızı sanıyorsunuz. Bir şeyi inkar etmek değil, önemli
olan o şeyi çürütmektir. Siz 2 No’lu açıklamamızda belirttiğimiz gerçeklerin hiçbirine
cevap veremediniz ve altında çirkinliğinizle ezildiniz! 1 ve 2
No’lu bildirilerimizde yalnızca bir kısmını ifade edebildiğimiz gerçekleri, fazla değil 1 yıl içerisinde hepsini pratiğinizle
somutlayan sizler bizi “karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” ilan ederek kurtulabileceğinizi
mi sanıyorsunuz? Örgütlü yalanlarınızla, planlı kumpas ve komplolarınızla,
çıplak gerçeği ve gerçekliğinizi erteleyebilirsiniz ama asla saklayamazsınız.
Kişisel “gelişim”leri sahtekarlık olanların,
kişiliği ve karakteri yalan, iftira ve manipülasyon üzerine kuruludur,
yöntemleri ise kumpas ve komplodur. Beşinci
kol kliği her açıklamasında bize “karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” diyerek bizi
suçlayıp yazdığımız gerçekleri itibarsızlaştırma, kendi gerçek kimliklerinin
ortaya çıkmasını engelleyerek gerçeği manipüle etme çabası ve telaşı içindeler.
Peki bu zatı-ı muhterem keskin “devrimciler” bizi tanımadığını, kim olduğumuzu
bilmediğini ve her yerde fellik-fellik aradıklarını söyledikleri bizleri nasıl “karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” ilan
edebilir? Hangi somut belgeyle bunları yapabiliyorsunuz? Tabi beşinci kolcular
için somut bir belge olmasına gerek yok. Onlar için on-yılı aşkın süredir insanlara
çok kolay iftiralar atılarak “karşı-devrimci, ajan, perinçekçi” ilan ettikleri ve devrimcilere karşı kendileri
bu asli görevle çalıştıkları için sorun yok. Bunu defalarca
yaptılar-yapıyorlar. Kim ki, bu kliğin gerçekliğini ortaya koymuş veya koymaya
kalkmışsa onlara “karşı-devrimciler, ajanlar” demeyi farz bellediler. Bu
iddialarını dayandırdıkları ve “somut belge” olarak göstermeye çalıştıkları bizim
2 No’lu açıklamamızda ki “Almanya-Avusturya-İsviçre” ve “YN” olarak
açıkladığımız ülkelerin isimlerine dayandırmaya çalışıyorlar. Ne beyhude bir
çaba! Siz her fırsatta ülke değil il-il, şehir-şehir bölgelerin ismini verdiniz.
YN’de sizden gizli olarak (…) bölgesine geçmek zorunda kalan parti kadrosunu
hemen telefona yapışarak Türkiye ve Avrupa da ki müritlerinize bu parti
kadrosunun (…) bölgesine geçtiğini söyleyen siz değil miydiniz? Bu parti
kadrosunu 2 gün sonra burjuva medyada fotoğrafıyla haberi yapılmadı mı? Yetmedi gittiği yerde müritlerinize tutuklattıran siz değil misiniz?! Devrimcilere
saldıran, tehdit eden, şiddet uygulayan siz değil misiniz?! Bu ve daha saymakla
bitiremeyeceğimiz nice suçlara imza atan, atmaya da devam eden ve bunların hesabını
vermesi gereken sizler “karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” olmuyorsunuz da biz oluyoruz
öyle mi? Saydığımız ve Avrupa kıtasının yüz ölçümü olarak neredeyse yarısını
kapsayan koca bir coğrafyanın ismini vermek “karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” yapıyor bizi
öyle mi? YN’de aldığınız ev ve arabayı söyleyerek, Avrupa’nın en nezih
ülkelerinde yıllardır yaşayıp, iltica edip kırmızı şarapları devirmenizi
söyleyerek “illegalinizi” bozduk öyle mi? Siz bu ucuz “illegaliniz” ve basit
yaklaşımlarınızla ancak kendi müritlerinizin aklıyla dalga geçebilirsiniz. Biz
sizin ne olduğunuzu, neye hizmet ettiğinizi ve beşinci kol kliği olduğunuzu da açıkça söyledik. Hatta daha da
ileri giderek bunu çeşitli dönemlerde ki somut pratiklerinizle de
ispatlayabileceğimizi açıkladık. Öne sürdüğümüz iddialarımıza yanıt
veremediğiniz gibi, daha yüzlerce suçunuzu ortaya dökmeyelim diye her yerde Big Brotherinizle bizi aramaya başladınız. Bize olan
kin ve öfkenizi başka gerekçelerle dövdüğünüz devrimcilerden çıkarıp, bize
mesaj gönderdiniz “onların sonu daha kötü
ve ağır olacak, onları bulacağız, taş altı yapacağız, onlara yapacaklarımız
herkese ibret olacak” diyerek korku imparatorluğu yaratıp, bizim için olmadık
iğrenç fanteziler kurdunuz. Bizi sosyal medyada Big Brotherinizin imkan ve olanaklarıyla gerçekleri açıklamamızı engelletip, sildirdiniz.
İP adreslerimize ulaşıp bize operasyon yaptırma uğraşlarına girdiniz. Hatta
Avrupa’da ki yaverlerinizden 4 kişi bizi Facebook ve Google “sahte hesap kullanıyorlar, tehditkar ve kötü amaçlı mesajlar yayınlıyorlar, beni tehdit ve rahatsız
ediyorlar” içeriğinde şikâyet ve ihbar ederek hesaplarımızı kapattırdılar. Bunlar belgelidir. Bu keskin
“devrimcilerinizin” isimlerini ve ihbar ettiklerine dair Facebook ve Google’den
hesaplarımızın bu nedenlerle kapatıldığına dair mail adresimize gelen İngilizce
bu belgeleri, bu kişilerin profil bilgileriyle kamuoyu
ile paylaşalım mı? Belgelerle bu ihbarcı yandaşlarınızı ortaya koyalım mı? Bu
belgeleri kamuoyu ile paylaştığımızda ihbarcı müritlerinizi deşifre ettiğimiz
için bizi yine (herkese çok kolay bir şekilde iftira attığınız gibi) “karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” deyip işin
içinden çıkacaksınız. Bu belgeler
paylaşıldığında bu “keskin devrimcilerinizin” yaptıkları ihbarı nereye
koyacaksınız? Devrimcileri dövdüğünüzde formüle ettiğiniz gibi “devrimci
adalet”i bu defa “devrimci ihbarcılık” olarak mı formüle edeceksiniz? Şimdilik,
bu “devrimci” görünen sahtekar ve ihbarcı dört yaverinizden ikisinin Avusturya,
birinin Almanya ve birinin de İsviçre’de olduğunu belirtmekle yetinelim. Zamanı
geldiğinde bu kişilerin IP adreslerine kadar detaylarıyla yer alan ihbar belgelerini
teşhir edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Şunun da altını çizmekte yarar var;
“Tek doğru benim doğrum, tek yol benim yolum, tek inanç
benim inancım, tek irade benim iradem, tek makbul düşünce benimki” zihniyeti,
“tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak” düsturunun “sol” versiyonudur!
Bunu yapan sizler her fırsatta bu kriterlerinize uymayanları “karşı-devrimciler, ajanlar, perinçekçiler” ilan edip
duruyorsunuz. Size karşı çıkanı “karşı-devrimci” sizin niteliğinizi ve pratiğinizi ortaya koyanlara “ajan” ve
nerede sizin şaibeli yanlarınızı masaya yatırmaya kalkan olsa “perinçekçi” ilan ediyorsunuz. Gerçekleri çapraz ateş altına alıp
katletmeye çalışıyorsunuz. Nerede sizin gibi önüne geleni bu şekilde yaftalayan
varsa ve nerede sizin gibi devrimci tüccarlığı yapan varsa geçmişine iyi bakın, kesinlikle sizin
gibi şaibelerle dolu bir geçmişe sahiptir.
Mesele gün gibi açık; sizin istihbarat kimliğinizi dahi ortaya koysak
(ki bir istihbaratçıyı kimlikle değil pratiğiyle somutlamak mümkün!) siz buna
bile “devrimci” bir kılıf bulursunuz. Taban bulduğunuz kitleniz ümmetçi bir
topluluk olduğu için ayak kabı kutusunda saklanan paralarla basılanların akıbetinden
farlı olmaz sonuç. Sizde onların uzantılarısınız ve müritlerinizde, üzerinde
zemin bulduğunuz tabanda onların kitlesiyle eşdeğerde! Yapılan işin niteliği
kendisine bulduğu taraftar kitlesiyle orantılıdır. Sizin niteliğinizde,
çapınızda, kalitenizde ne olduğunuzda ortadadır. Bir su bardağının büyük bir
çağlayandan alacağı yalnızca bir bardak sudur. Fazlası değil. Siz o çağlayandan
bir bardak dahi aldığınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
45 yıllık bir partinin başından geçen onlarca benzer durumdan hala ders
çıkarmamış bir “ümmetçi taban/kitle” gerçekliği ortaya her defasında çıkıyor. Bu
döngüyü Einstein çok iyi özetler ve der ki; “Aptallığın
en açık kanıtı, aynı şeyleri defalarca deneyip, her defasında farklı sonuçlar
elde etmeyi beklemektir.” Bu sizin üzerinde yeşerip taban bulduğunuz
topluluğun niteliğini özetliyor. “En çok kimler
varlıklarını politika platformunda kanıtlamak ve o sayede itibarlı yaşamak
istiyorlarsa; en tepede önce onlar, sonra da etek döküntüleri çatışıyorlar.”
der yazar. Siz tam da bu durumdasınız. Ne acıdır ki, TKP/ML tarihi boyu çeşitli
sızmaların, revizyonist, oportünist, kariyerist ve ilkesizlerin, omurgasızların
mücadelesinin arenası olmuştur.
İşte bu durumdayken, çeşitli dönemlerde onlarca farklı kadro tarafından hakkınızda
ki şaibeli suç duyurularını, karanlıkta kalan yanlarınızı ve açılan ama ne
hikmetse hep olağanüstü gelişmelerle bir şekilde sağlıklı yürütülmesi sekteye
uğrayan, yarım-yamalak “soruşturma”larla “sonuçlanan”ları sıralasak, hakkınızda
ki belgeleri bu ümmetçi kitlenize sel etsek ne fayda?! Lakin “söylesek tesiri
yok; sussak gönül razı değil.” O halde sizin kim olduğunuzu, nereye hizmet
ettiğinizi bağıracağız, çığlığımız sağır kulakları delene dek…
İnsanları
döverek herkesin üzerinde despotik egemenliğinizi kurmanın ikinci ve üçüncü
adımlarını böylece attınız. İlk adımınız kumpas, tasfiye, kişisel
itibarsızlaştırma oldu. Bunu hala adım adım sürdürüyorsunuz. İstediğiniz
egemenliği kurmanızda önünüzde pek bir engel yok. Big Brother’inizin desteğiyle bunu kısa zamanda yapabilirsiniz. Ancak yapmamanızda
planın bir parçası. Çünkü amaç bir bütün tasfiye etmek değil, TKP/ML’yi tetikçi,
taşeron konumuna getirmek! Oluşabilecek devrimci dinamikleri sizlerin denetiminde
kontrol altında tutmak. Olası bir kontrol dışı devrimci mekanizmaya
yönelmesini, taşmasını ve bir tehlike oluşturmasını engellemek!
94’de Laz
Nihat’ların yalnızca bir tarafta kaldığını düşünenlere bunun büyük bir yanılgı olduğunu
yıllarca uyarmamıza karşın bu uyarılarımız ciddiye alınmadı. Bugün ciddiye
almayanlar bu gerçeği acı ve trajik bir şekilde beşinci kol kliğinin
icraatlarıyla yaşıyorlar. Big Brotherınız
tarafından meslektaşlarınız Laz Nihat’ların akıbetinden çıkarılan ders ve
tecrübe ile size biçilen misyon ve vizyonla memuriyetinizi sürdürüyorsunuz. Bu
son darbe ile partiyi bölüp parçalayarak da emekliliğinizi alacağa benziyorsunuz.
Hedef, 1.Kongreyi de yaparak kendinizi “meşru irade, sekretarya vs.” ilan etmek.
Laz Nihat’a “ikinci İbrahim” deyip onun keskin kılıcı olan ve ona bir dönem tapanlar
gibi müritlerinizde size “ikinci İbrahim” der. Big Brotherınız Laz Nihat’lardan iyi dersler
çıkarmışsa (ki muhtemelen öyledir) akıbetiniz de aynı sonuçlanmaz. Bunu zaman
gösterecek şüphesiz. Zaman değerlidir; ama
gerçek, zamandan daha değerlidir. Gerçeğin en büyük dostu zamandır. Biz bu
zamanı gerçeğin rahminde demleyerek bekleyeceğiz. Sizin bugün güler yüzle
söylediğiniz yalanlara bir anda inanarak müritliğinizi yapanlar, yalanın dostu,
gerçeğin düşmanı olanlar; gerçekliğiniz ortaya çıkınca ‘acı’ gerçeği
damla-damla yutacaklar. Fakat her şey için çok geç olmuş olacak. Çünkü sizin “karanlığınızla”
kirlenmiş, kirli işlerinizle suç ortağınız olmuş olacaklar. Tıpkı bugün,
devrimcilere şiddeti, tehditti onaylayıp-alkışlayıp bu suça ortak oldukları,
suçlarınızı teorize etmeye çalıştıkları gibi… Devrimcilere şiddeti, komployu,
tehditleri sosyal hesaplarından ‘fav’layan bu zatlar, uygulanacak her türden
karşı-devrimci vahşeti de ‘favorilerine’ aldıklarını, aynı uygulamaların günü
gelip kendilerini de bulacağını unutmasınlar! Devrimcilere karşı uyguladığınız şiddet,
pusu, komplolar telefonunuzda, sosyal medya hesaplarınızda ki ‘beğeni’
butonlarınızda kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bunların hepsini,
kimlerin neler yaptığını, not ettik, ediyoruz. ‘Beğeni’ butonlarınızı küçük
dünyanızda çökertmeye devam edin. Kamuoyuna suçlarınızla birlikte bir bir teşhir
edileceğiniz günler elbet gelecektir. Devrimcilere, halka karşı işlenen her bir
suçun teşhiri devrimci bir görevdir.
7.Konferanstan
bu yana beşinci kol çalışmalarınızla kadrolarını, militanlarını devrimci
dinamiklerini ve kitlesini sürece yayarak tasfiye edip tükettiğiniz ve
çalışmalarınıza karşı direnç gösteremeyecek hiçbir devrimci-komünist damar
bırakmadığınız bugünün TKP/ML’sinde egemenliğinizi kurmanız neden zor olsun?!
Siz bu egemenliği kurmaya yeni başlamadınız. II.OPK’nın kadrolarını tasfiye
edip Demirdağ’ın katledilişinden sonra bu süreci yöneten-yönlendiren
sizlersiniz. Partiyi, bilinçli olarak devrimci mücadeleyi kavramayan “kadro” ve
“militan” görünen yaverlerinizle donatıp, bugün “çatıştığınız” ama
7.Konferanstan buyana koalisyon kurduğunuz suçlular
kliği ile devletin kucağına oturtturmayı başardınız! Bugün suçlular kliği ile 7.Konferanstan bu
yana kurduğunuz koalisyon bozulmuş, aranızda ki gazveye kitleleri malzeme
etmeye çalışıyorsunuz. İşgalci barbar korsanların saldırısına uğramış kaptansız
ve tayfasız gemiye çevirdiniz partiyi. Partinin kimi kadroları tasfiye
edilmiş, kimileri tutsak, dışarda kalan bir kısmı ise kelle koltukta savaşmaya
çalışmasına karşın elleri kolları siz beşinci
kol kliği tarafından bağlanarak, parti Mevlana tekkesine çevrilerek her
yönüyle teslim alınmaya çalışılıyor. TKP/ML’nin
buraya gelişi salt sizin beşinci kol çalışmalarınızla olmadı. Bugün çatışma
halinde olduğunuz suçlular kliğinin
oportünist, omurgasızlığıyla, destek ve yardımlarıyla oldu! Siz TKP/ML’yi
bilinçli planlı kuşatmanın memurları olanlar Big Brother’inizin size verdiği görevleri yerine getirirken, suçlular kliği ise oportünistliği, ilkesiz, prensipsiz,
omurgasızlığı ve apolitikliğiyle size yardımcı olarak suç işlemiştir. Bu tablo
içinde yer alan hiç kimse temiz ve suçsuz değildir. Ne acıdır ki, bu hareketin
tabanı da bu kirlenmeden kurtulamamıştır!
Önemli bir kesimi politik bir çevre olmaktan çıkmış ümmetçi bir
topluluğa dönüşmüştür! Herkese ve her şeye kafa sallayan, oportünist, yalaka,
güce tapan, siyaset değil dedikodu yapan bir insan modeli yarattınız. Öyle ki yalaka inek misali kasabın bıçağını bile yalar hale
getirdiğiniz. Genetiği değiştirilmiş organizmalar gibi yarattığınız ümmetçi
topluluk bugün size şakşakçılık yaparak orta yerde duruyor. Ümmetçi topluluklarda
“bilgi” ve “bilinç” öğesi yoktur! Çünkü kendisi yerine başkası düşünen, kendisi
yerine başkası karar veren, itaatkâr biat kültürünü taşıyan cahil
topluluklardır. Sizler kendi küçük çevrenizde, aile yaşamınızda dahi bir yere,
niteliğe ve öneme sahip değilken, suçlular
kliğinin de oportünist, pragmatist, ilkesiz, apolitikliğinden güç alarak böylesi
klanlaşmış ümmetçi topluluklar yaratıp, onlar içerisinde bir yere ve konuma
sahip olabildiniz.
Beşinci kolcular neden böyle bir topluluk
yaratmayı hedeflemişlerdir? Bunun iki nedeni var. Birinci nedeni: Günümüz
modası olan tüm yetkiyi, gücü tek merkezde kendi elinde toplama, aklı var fikri
yok, başkasının aklıyla düşünen kendi ağzıyla söyleyen ümmet toplulukları
üzerinde sosyal bir otorite edinme. Bunun için de ‘kitlesini’ güdükleştirip
apolitik hale getirmeli, körleştirmelidir. “Körler
diyarında şaşılar KRAL olsun” diye. İkinci nedeni; Aydın,
yazar-çizer, okuyan-araştıran, bilimle uğraşan, entelektüel, siyasetle uğraşıp
politika üreten, vizyon ve misyon sahibi, öngörülü bir kitle üzerinde var olmak
için önce böylesi bir kitlenin her yönüyle (düşüncede ve yaşamda) çok
ilerisinden olmayı gerektirir. Böylesi bir kitle sizi doğum lekelerinize dek
mercek altında tutar. Hata ve suçlarınıza biat etmez, hesap sorar, izin vermez
ve peşinizden gelmez. Beşinci kolcuların bu nitelikte bir topluluk için de KRAL
olmalarını bırakalım, yaşam hakkı bulmaları ve var olmaları dahi imkansızdır.
Bunun için ne kaliteleri, ne kapasiteleri ne de nitelikleri uygun değildir. Ancak
mevcut ümmetçi, biat ve itaat eden topluluk içinde pekala kendi küçük suçlular
dünyasının kralları, padişahları ve vezirleri olabiliyorlar…
Devrimcilere karşı eline çekiç alan siz, her şeyi ve herkesi çivi olarak görüyorsunuz!
Yeri gelmişken
şu noktaya da değinelim; Kaç aydır bizi arıyorsunuz! Naçizane önerimiz
bizi bulmak için fazla kafa yormayın, beyniniz incinir. Zira, pek alışık
değilsiniz o uzvunuzu çalıştırmaya. Bizi çok iyi tanıyorsunuz, uzağınızda da
değiliz. Nefes kadar yakınınızda, attığınız adımların, yaptığınız kötülüklerin,
işlediğiniz suçların çetelesini tarihe not düşüyoruz. Haklısınız; öyle ya,
yıllardır onlarca Parti işçisine, kadrosuna, taraftarına o kadar çok komplo,
ihanet, kumpas yaptınız ki, kimler olduğumuza ilişkin çok fazla ihtimal
üzerinde duruyorsunuz. “Acaba hangi çelme taktığımız, hangi kumpas ve komployla
saf dışı bıraktığımız, hangi ihanet ettiğimiz kişiler yazıyor hakkımızdaki tüm
bu gerçekleri” diye düşünüyorsunuz. “Paradoksumuzu” çözmenize yardımcı olalım;
Partiye, değerlere, devrim mücadelesine kanı, canı ve bedeniyle sahip çıkanlar,
sınıf mücadelesinin çetin ve ağır sınavından defalarca sınanarak onurluca
çıkanlarız. Şimdi hatırladınız mı?
Bizi tespit etmek için bir çok insanı
suçladığınızı, insanlar içinde bolca tehditle “hesap sorma andı” içtiğiniz
haberlerini alıyoruz. Sosyal medya üzerinden yazdıklarınız söylediklerinizin
yanında oldukça masum kalıyor. Hakkımızda yazdıklarınızı okuyanlar, özünüzün
dilinize nasıl yansıdığını görüyor. Adeta ağız ishaline tutulmuşsunuz.
Yazdıklarınızı okuyanlar sizin çapsızlığınıza, iddialarınızda ki temelsiz beşinci
kolcu niteliğinize tanıklıkı yapmaktadırlar. Bizi bulmak için acelenizin nedenlerini
gayet iyi biliyoruz; yaptıklarınızı, yapacaklarınızı, karşı-devrimci kirli
oyunlarınızı, ilişki ve yaşam tarzınızı daha fazla teşhir ve deşifre etmeden
bizleri tespit etme, sizlerin deyimi ile “temizleme-icabına bakma” çabası ve
panik hali içerisinde olduğunuzu öğreniyoruz. İçinde bulunduğunuz ruh hali, bizler
düşman elindeyken işkencecilerin Kaypakkayacı kimliğimiz ve duruşumuz
karşısındaki çaresizliği, ağzı köpürmüş hallerini anımsatıyor bize. Çok normal
bu halleriniz. Çünkü devrimcilere şiddet uygulayıp, “biz şiddet uygulamadık
yalan” diyecek kadar sahtekar, omurgasız ve kimliksizsiniz. Devrimci basını
işgal edip “özgür basın halkın ve devrim mücadelesinin hizmetine sokulmuştur”,
“gerçek sahiplerinin eline geçmiştir” diyecek kadar sahtekarsınız. Devrimci
kurumlar sizin özel mülkiyetiniz mi? Ne demek “gerçek sahiplerinin eline
geçmiştir” Bir
şeyin sahibi olduğunu iddia edenin, kendi mantığını, düşünüş ve yaşayış
biçimini, ilişkilerini mülkiyet ilişkisiyle açıklamasından başka bir şey
değildir. Hani özel mülkiyete karşıydınız? Pardon, şefinizin YN’de ki satın aldığı evi,
müritlerinin de Avrupa’da ve Türkiye de ki özel mülkiyetlerini unutmuşuz… Sizi
bir araya getiren temel anlayışlardan biri de özel mülkiyetçi anlayışınız değil
mi? Bunları da bir-bir açıklamamızı ister misiniz? En iyisi siz her şeyi olduğu
gibi bunları da yalanlayın, bizi de her zaman ki gibi “karşı-devrimci, ajan,
perinçekçiler” olarak yaftalayın, kendi müritlerinizi bunun üzerinden ajite
edin ve işin içinden kolayca çıkın. Sistemin kirli akar sularından, halkı
zehirleyen ideolojik atık derelerinden suyunuzu içtiğinizi, ideolojik-siyasi-politik
gıdanızı oralardan aldığınızı bir kez daha bu pratiğinizle ispatlamış oldunuz.
Sizler karakterinize, sınıfsal özünüze uygun davranıyorsunuz. Bunda bir sorun
yok. Sorun, özel olarak Kaypakkaya çizgisinin ardıllarında ve genel olarak
Türkiye topraklarının devrimcilerindedir. Ki, siz ve sizler gibilerine hak
ettiği yanıtı verememektedirler!
Belirtelim ki, kim olduğumuz ne yaptıklarımız
karşısında önemsizdir! Biliyoruz ki hizmet ettiğiniz odaklarla el-ele verip bir
gün bize ulaşacaksınız. Bilin ki, bulduğunuzu sandığınız an, sizi bekliyor
olacağız. Dikkat edin! Çünkü gerçek Kaypakkayacılarla tanışacak, hak ettiğiniz
şekliyle karşılanacaksınız. Yıllardır kumpaslarla, entrika ve komplolarla
tasfiye ettiğiniz, basit oyunlarınıza baş eğip, emeklerimizin, değerlerimizin,
bedellerimizin billurlaşmış hali olan Partimizi siz beşinci kolculara bırakıp
giden “devrimciler” olmayacak karşınızda. Emin olun ki, Komünist önderimiz
Kaypakkaya’nın bize bıraktığı ihtilalci çizgiye uygun karşılanacaksınız. Halkımızın,
siperdaşlarımızın, dost ve yoldaşlarımızın önünde söz veriyoruz ki,
geldiğinizde adaletimiz hızlı, dürüst ve
merhametsiz olacak! Bunu bilerek farkında olarak gelin! Bunu göze alarak gelin.
Yapacaklarınızı misliyle alacağınızdan şüpheniz olmasın. Biz sınıf
mücadelesinin en çetin koşullarında kendimizi kanıtlayıp çıktık. Bunu sizde iyi
biliyorsunuz. Biz faşist devlete pabuç bırakmadık, sizin tehditlerinize mi
pabuç bırakacağız? Bizi ne geçmişte bin bir Osmanlı oyunları ve kumpaslarla
tasfiye ettiklerinize, ne yıllardır el-ele verip bu partiye ve kitlesine tüm
kötülükleri reva gördüğünüz bugün ise birbirinize girdiğiniz suçlular kliği olan koalisyon
ortaklarınıza, ne de büroları basıp, pusular atıp dövdüğünüz genç devrimcilerle
karıştırmayın.
Dört bir yana hakkımızda attığınız iftiralar,
korkutup-sindirme salvolarınız, insanlara aba altında sopa göstermeleriniz, açık
tehditleriniz, güneş görmüş kar gibi gerçeğin karşısında eriyor/eriyecek.
Yazdıklarımızın doğruluğuna ve gerçekliğine dair hiçbir şey diyemeyen sizler,
basit apolitik karalamalar ve iftiralarla gerçeklerin üzerini örtmeye
çalışmaktasınız. Gerçekleri karanlığınızla örtemeyeceksiniz… Korku, zorbalık ve
baskıyla sindirmeye çalıştığınız gerçekler her zaman gücünü korumaya devam
edecekler. Çünkü gerçekler bulaşıcıdır ve onları ancak devrimciler bedeli ne
olursa olsun kaygısızca savunur!..
Unutmayacağız
ve mutlaka teşhir ederek hesap soracağız!
Belki bugün değil, ancak şüpheniz olmasın ki,
ödenen bedellerin, dürüstlüğün, fedakarlığın ve bunların toplamından oluşan
değerlerin, kazanacağı vakit ve
sizlerden hesap sorulacak zamanın günü gelecektir.
Bu partinin tarihinde düşman eliyle veya çok
bilmiş bölgeci, bürokrat kafa-kol-feodal aşiretçi ilişkisine gırtlağına kadar
batmış siyasetçiler sayesinde onlarca darbe, ayrılık, bölünme yaşandı. Bugüne
kadar bu ayrılık ve darbelerin başını çeken, partiyi bölüp parçaladıktan sonra
Avrupa da sırça köşelerine çekilip oturanlardan kimse hesap sormadı. Ancak
bugün bu partiyi parçalama da, devrimcilere şiddet-tehdit uygulanmasını
onaylayan, uygulandığında da alkışlayan, sosyal medya hesaplarından bunları
paylaşan kişilerin çetelesini bir-bir tutuyoruz. Bu kişilerin çoğunu tanıyoruz.
Niteliklerini, kalitelerini, zaaflarını, çaplarını iyi biliyoruz. Çok değil
birkaç yıl içerisinde bu kişilerin çoğunluğunun ilişkilerini kesip köşesinde
oturacağını da biliyoruz. O gün bu kişilerden bugün yaptıklarının bedelini teşhir
ederek hesap soracağız. Öyle yüzlerce insanın kanı bedeli üzerine kurulmuş bir
partiyi, binlerce insanın ödediği bedelleri bölüp parçalayıp sonrada köşesine
çekilip kendi iğrenç bireysel yaşamını örgütlemeye, para kazanıp sırça
köşklerinde hiç bir şey yokmuş gibi rahatça şaraplarını içmelerine izin
vermeyeceğiz. Bu da bizim Patimiz saflarında mücadele edip yaşamını yitiren,
sakat kalan, ömrünü zindanlarda geçiren yoldaşlarımıza, bedel ödemiş
ailelerimize sözümüz olsun!
Konferansların
ertelenmesi:
Peşinize düşmüş müritleriniz, ümmet
topluluğuna çevirdiğiniz ‘kitleniz’ kaç yıldır konferans yapılamadığını
biliyor, bunun nedenlerini ve hesabını soruyorlar mı? Hiç sanmıyoruz. Oysa Konferansların
yıllarca ertelenmesiyle parti iradesinin demokratik bir şekilde gelişmesinin de
önüne geçilmiştir. Konferansları mekanik bir “yönetim değişimi” olarak
algılayan bu apolitik klikler, Konferansların; sosyal, siyasal, politik,
ekonomik dönüm noktalarına müdahale, değişen ve gelişen koşullara göre değişip
yenilenme, mücadele yol ve yöntemlerinin farklılıkları ve zenginliklerini
geliştirme gerçekliği ve bilincinden uzak oldukları ve böyle bir dert
taşımadıkları için 10 yıldır Konferans erteliyorlar. Bu ertelemeleri de “Kongre
örgütleyecektik” söylemleriyle “geçerli bir neden” üzerine oturtmaya
çalışmaktalar. Zati Sungur’un torbasına tavşan sığdırmasını fersah-fersah geçen
bu beyler, torbalarına Kongre sığdırma becerisi gösteremediler ama partiyi
bölüp parçalayıp düşmanın kucağına oturtmayı başardılar! Yani sormazlar mı, niye
ilizyonculuk hünerlerinizi herhangi bir sirkte gösteri yaparak sergilemek
varken, kitlelerin umutlarıyla oynayarak kapasitesizliğiniz ve çapsızlığınızla
bilimle uğraşmaya soyundunuz? Ama asıl ilizyon kitleleri ilizyonlamak değil mi?
Sizde bunu yaptınız/yapıyorsunuz. Beşinci kolcuların asli görevini biliyor ve
anlıyoruz. Ama ya siz, siz suçlular kliği bu soruyu hiç kendinize sormadığınız
gibi, soranları da beşinci kol kliğiyle koalisyon kurarak susturdunuz.
2002 sonbaharında yapılan “7.Konferans”
sonrası dağıtığınız Karadeniz’in ardından 2007’de “halk savaşı-tek gündemli
konferans” olarak yaptığınız 8.Konferantan bu yana 10 yıl geçti. “Halk
savaşını” da ne hikmetse Avrupa’da vermeye giden bu baylar, Karadeniz’in
tasfiyesine karşı Dersimi, Ortadoğu’yu örgütleyen kimseleri bugün Avrupa da
oturarak tasfiye eden kişiler! 8.Konferansın şiarı “Dipten gelen dalgayı yüzeyde büyütelim”
şeklindeydi. Beşinci kolcular ve suçlular kliği dipteki bu dalgayı partiyi
bölüp parçalamakla yüzeyde büyüttüler. Ne yazık ki bu partinin “tabanı” ve
“kitlesi” olanlar karşısında bunun hesabını 10 yıldır bir kez olsun sormadı.
İşte bu ve daha bir çok nedenden dolayı yukarıda “parti kitlesinin çoğunluğu ümmetçi bir
topluluğa dönüştürülmüştür” tespitinde bulunduk! Azınlıkta
kalan ve politik açıdan kendisini dinamik tutmaya çalışan bir kitle ise baskı,
tasfiye ve sindirme yoluyla susturulmuştur.
Sonuç olarak, 7. ve
8.Konferanslarla bu bayların yaptığı, eklektik, bel kemiksiz oportünist,
tasfiyeci, teslimiyetçi bir siyasi çizginin siyasi cesaretsizğini, yüksek
perdeli ajitasyon söylemleri ve laf kalabalıkları ardına gizlenme
becerilerinden başka bir şey değildi. Söylenecek çok şey var. Ama buna ne
vaktimiz, nede geçmişin muhasebesini yapacak zaman var. Zaman gerçeği görüp
çözümleme, kliklerin niteliklerini ortaya koyup yüzünü geleceğe, bilime dönme
zamanıdır. Düşük yoğunluklu savaş stratejisinin ve uluslararası revizyonizmin yaydığı
ve bir kültür haline getirdiği, siyasetten başka her şey yapma, bilimle
uğraşmaktansa birbirleriyle uğraşma yönelimini bu klikler “sen bunu yaptın, ben
bunu yaptım” ile yerine getiriyorlar. Bize rehberlik eden kural, gerçeği ortaya
koyup çözümlerken, yanlışı, suçluyu ve ihanetleri teşhir ederken, bu
gerçeklikten kopmamaktır.
Bundan
sonraki hamleleriniz neler olacak?
Bugün yazdıklarınızda her fırsatta
Kaypakkaya’ya bağlı olduğunuzun yeminlerini ederek, bu yeminlerle Kaypakkaya
ile bu partiye güvenen kitleyi elinizde tutmaya çalışıyor, “onu en iyi savunan”
siz olduğunuzu söylüyorsunuz. Ne diyelim, yumurtasız omlet yapma ve olmayan
omleti de insanlara yedirmede oldukça mahirsiniz. Ama şunu bilin ki bu “omleti”
ancak ümmetçi topluluğunuza yedirirsiniz.
İlk işiniz Nisan operasyonu öncesi ön
görüşmeleri yapılan, önemli oranda sonuçlanan belgeleri bir araya getirerek
“Şan olsun 1.Kongremize” diyerek kamuoyuna deklare ederek kendinizi meşru
kılmaya çalışacaksınız. “Şan olsun 1.Kongremize” ne kadar afili bir sözcük öyle değil mi? Bunun yapılması
için “formalite” planlama ve hazırlıklar tamam sayılır. Bu halinizle bir değil
on tane kongrede yapsanız, siz Türkiye topraklarında devrim değil, bu
topraklarda yetişecek devrimcileri sistem dışına taşmamasını sağlayacak, devrimcilere
karşı Türkiye devletinin tetikçiliğinden başka bir şey yapmayacaksınız. Size
biçilen rol ve görev bu çünkü. Bunu yazıyoruz, söz olup uçmayacak, buhar
olmayacak. 6-7 ay önce dediklerimiz nasıl ortaya çıktıysa, önümüzde ki süreçte de
icraatlarınızla
nasıl bir niteliğe sahip olduğunuz kitleler ve devrimci kamuoyu tarafından daha
iyi görülüp anlaşılacaktır.
Partiyi parçalamanızdaki amaç ve misyonunuzla
evrileceğiniz gerçeklik bu nokta olacaktır. Sizin peşinize takılıp giden ama
niteliğinizi henüz göremeyen dürüst, samimi kimi yoldaşlarımızın olduğunu
biliyoruz. Bu yoldaşlarımızın hayal aleminden uyanıp bu gerçekliği görmeleri
gerekir. Çünkü yarın çok geç olacak ve sizin tarafınızdan düşülecekleri
olumsuzluklardan geri dönüşleri olmayacaktır.
“1.Kongre” ile partinin parçaladığınız
parçası üzerinde mutlak ve tam hakimiyeti sağlamak için günümüzün ‘modası’ olan
“Başkanlık Sistemi” faşist diktatör Erdoğan gibi “gönlünüzden geçiyor”! “Başkanlık
konseyi” ile mutlak ve tam hakimiyetinizi sağlayarak verilen görevlerinizi
devam etmek için şimdiden ümmetçi topluluğunuzun nabız atışlarını yoklamaya
başladınız. “1.Kongre”nizde birincil yapılacak iş “başkanlık konseyi”ni
oluşturup müritleriniz olan keskin kılıçlarınızla, tribünün size ayrılan özel
tetikçi bölümünde, Türkiye Devrimci Hareket içerisinde sizinle aynı konumda
olan hareketle(rle) yerinizi almak olacak.
Sonuç olarak; beşinci kol kliği mimarları dürüst ve namuslu kimselerden oluşmuyor. Zira bu
özellikler sizin gibi ucuz insanlarda bulunmayacak kadar büyük erdemlerdir. Aksine
beşinci kol bileşeni, bu erdemlerden binlerce kilometre uzakta duranların bileşenidir.
Devlet bebekten katil yaratır. Bunlar ise yoldaşları birbirine düşürüp yoldaş
dövdüren, hasım eden, vakti zamanı geldiğinde de gözünü kırpmadan yoldaşlarını
öldürecek insanlar yaratmakla meşguller. Öyle ki, onların halk ve devrim için devrimciye
değil, silaha dönüşmüş insana ihtiyacı var. Gelecekte bu tipte insanlara
ihtiyaçları var. Elinizde ‘yoldaş’ dediğiniz insanların kanıyla geziyorsunuz.
Kanına girdiğiniz insanların aileleri, sizlere zamanında evlerini açmış, o
insanların ekmeğini yemiştiniz. Ama bugün ekmeğini yediğiniz bu insanların
çocuklarının, yoldaş dediğiniz insanların kanlarını döktürdünüz. Siz busunuz.
İktidarınız için hiç gözünüzü kırpmadan yıllarca insan harcadınız. Devletin
devrimcilerin döktüğü kanı ile, sizin devrimcilerde döktüğünüz kan sizi
devletle akraba yapar, devlete olan sadakatiniz ise bizce gayet açık.
Müritliğinize soyunmuşların içinde bu gerçekliğinizi hala görmeyenler için ne
yazık ki yarın çok geç olacak. Sizlerin kimliğini ortaya koyduk beşinci kolcu
dedik, yine yazıyoruz, siz sistemin devrimci hareket içindeki uzuvlarısınız. Bu
gerçeği süslü devrimci sözlerle, sloganlarla örtemezsiniz. Elbet özünüz dışa
vuracaktır.
Farkındayız açıklamalarımız sizin, mürit ve
yandaşlarınızın kumaşını ortaya koyduğu için ağır geliyor. Bundan böyle
açıklamalarımızı okuyacaklara ama ‘acı’ gerçeklerle yüzleşme cesareti
olmayanlara uyarımızdır; bizi okuyacaksanız eldiven giyin, polarize gözlükle
korunun, maske takın hatta kafanıza galoş geçirin, yani önleminizi alın, çünkü
gerçekler bulaşıcıdır!.. Bu “bulaşıcılık” namuslu, vicdan sahibi, bilimsel
düşünce yetisi olanların korkacağı bir şey değildir. Aksine, onların elinde,
dünya gericiliğine kan kusturan güçlü bir silahtır. Bu silahtan korkacak
olanlar namuslu, dürüst, devrimci insanlar değil, onlara kumpas kuran,
komplolar hazırlayan, bölüp-parçalayan, ihanet eden, beşinci kol kliğidir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.